Kıbrıs’ta Osmanlılar

Kıbrıs adasının Osmanlı Devleti tarafından fethedilmesinin sebepleri arasında birçok neden sayılabilir. Yavuz Sultan Selim döneminde Suriye ve Mısır’ın fethi ile kutsal topraklar imparatorluğa katılmıştır. Bu fetihler Doğu Akdeniz bölgesinin güvenliğini zorunlu hâle getirmiştir. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin Doğu Akdeniz’in çevresindeki Kıbrıs dışındaki ülkeleri de ele geçirmesi sonucunda Kıbrıs adasının kazandığı stratejik önem, adanın alınmasında etkili olmuştur. Adanın fethi, Akdeniz’de Osmanlı hâkimiyetinin kesin olarak kurulması için gerekliydi. Venedik, 1540 yılında Osmanlı Devleti ile yaptığı barış antlaşmasına rağmen Kıbrıs adasında Venedikli ve Maltalı korsanların üstlenmesine izin vermekteydi. Söz konusu korsanlar Doğu Akdeniz ticaret yollarının kavşak noktasında bulunan adayı üs olarak kullanıp tüccarlarla kutsal topraklara giden hacıların güvenliğini tehlikeye sokmaktaydılar. Bunların yanında adanın eski bir İslâm ülkesi olması da sefer kararında etkili olmuştur. Nitekim Şeyhülislâm Ebusuud Efendi’nin Kıbrıs seferi ile ilgili verdiği fetvada, adadaki Osmanlıların miras hakkından bahsetmektedir.

Devrin ünlü sadrazamı Sokollu Mehmet Paşa ise Don-Volga kanalı ile Süveyş kanalı açma projeleri olduğundan ve devlete faydadan çok zarar getirebileceğinden dolayı, Kıbrıs seferine başlangıçta karşı idi. Bunun yanında Kıbrıs seferine karar verilince, Sokollu Mehmet Paşa adanın fethi için gerekli tedbirleri almakta gecikmeyecektir. İlk önce, Osmanlı ülkesinden Kıbrıs’a herhangi bir ürün satılması yasaklanarak, Kıbrıs adası ticarî bir ablukaya alınmaya çalışılmıştır. Osmanlı Devleti’nin Rodos’u alması üzerine sıranın kendilerine geldiğini anlayan Venedik Cumhuriyeti Kıbrıs adasında gerekli savunma tedbirleri almaya başlar. Osmanlıların yaptığı savaş hazırlıklarına karşılık olarak, Venedik, Osmanlı Devletine karşı büyük bir haçlı donanması oluşturmak için Papa ve İspanya’nın yardımlarını sağlamaya çalışır. Diğer taraftan ise Venedik, Kıbrıs’taki başta Lefkoşa ve Mağusa kaleleri olmak üzere bütün askerî yapıları güçlendirir. Ayrıca Kıbrıslıları kendi yanına çekmek için çalışmalara başlar.

Osmanlı ordusu Lala Mustafa Paşa kumandası altında 1570 yılının Mart ve Mayıs aylarında Kıbrıs adasının zorlu fethine başlamıştır. Osmanlı askeri 2 Temmuz’da Limasol kalesi önüne ulaşır. Kale halkı, kaleyi terk ettiğinden Limasol’un fethinde herhangi bir güçlük yaşanmamıştır. Bir gün sonra Larnaka önlerine gelen donanma buraya asker çıkarır. İç kısımlara ilerleyen Osmanlı askerlerine ada halkı zaman zaman kılavuzluk yaparak her türlü lojistik desteği sağlamışlardır.

Osmanlı kuvvetleri yaklaşık bir buçuk aylık bir kuşatmadan sonra Lefkoşa’yı ele geçirirler. Lefkoşa’nın Osmanlı ordusunun eline geçmesi Girne, Baf gibi bazı yerleşim yerlerinin de Osmanlılara savaşsız teslim olmasını sağlamıştır. Lala Mustafa Paşa, Lefkoşa’yı aldıktan sonra Kıbrıs adasında bir beylerbeylik teşkilatı kurar. Kıbrıs’ın ilk beylerbeyliğine ise Avlonyalı Muzaffer Paşayı atayarak, Mağusa’nın fethi için gerekli hazırlıklara girişmiştir. Denizden ve karadan yaklaşık bir yıl kuşatılan Mağusa kalesinin 1 Ağustos 1571 tarihinde alınmasıyla birlikte Kıbrıs’ın fethi tamamlanmış olur. Mağusa’nın Lefkoşa’ya göre çok uzun ve zahmetli bir kuşatmadan sonra alınabilmesi, kalenin surlarının çok güçlü olmasına, denize kıyısı bulunmasından dolayı ülke dışından yardım almasına ve kış mevsiminin gelmesine bağlanabilir. Kıbrıs’ın ilk beylerbeyi olan Muzaffer Paşanın 26 Ağustos 1571’de başka bir yere atanmasıyla, yerine Sinan Paşa beylerbeyi olur. 1573 yılında Sinan Paşa da bu görevden alınarak yerine Cafer Paşa atanır.

Venedik Devletinin girişimleri sonucunda gecikmeli de olsa oluşturulan büyük haçlı donanması, Kıbrıs seferinden dönmekte olan Osmanlı donanmasını İnebahtı (Lepanto) denilen yerde yakalamıştır. 7 Ekim 1571 tarihinde yapılan deniz savaşında Osmanlı donanmasından sadece Uluç Ali Paşa komutasındaki gemiler kurtulmayı başarabilmiştir. Alınan bu yenilgiyle birlikte 1538 tarihinde Preveze Deniz Savaşı ile kazanılan Doğu Akdeniz’deki hâkimiyet sarsılmıştır. Her ne kadar da Osmanlı Devleti alınan ağır mağlubiyetten sonra bir yıl gibi kısa bir sürede yeni donanmasını Akdeniz’e çıkarmayı başarsa bile Akdeniz’de Osmanlı denizciliği bundan sonra eski gücüne ulaşamayacaktır. Osmanlı Devleti’nin çok kısa bir zamanda tekrar donanmasını ortaya çıkarması üzerine Venedik, 7 Mart 1573 tarihli antlaşma ile Kıbrıs’ın artık Osmanlı Devleti’ne ait olduğunu kabul eder.

* Prof. Dr. Ali Efdal Özkul’un aynı başlıklı makalesinden alınmıştır.