Osmanlı idaresinde Kıbrıs’ta gayrimüslim olarak Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Maronitler ve batılı devletlerin konsolosları ve tüccarları yaşamaktadır. Osmanlı idarecileri adada yaşayan her topluluğun dinî liderlerini aynı zamanda siyasî liderleri olarak da kabul ederek onlara cemaatlerini yönetme hakkı tanımıştır. Dolayısıyla her topluluğu temsil edenler dinî liderlerden oluşmaktadır. Bunun yanında müstemen tüccarların temsilcisi olan konsoloslar ise birer ticaret adamıdırlar.
Ortodoks kilisesi, Lusignanların Kıbrıs’a hâkim olarak adada Katolik kilisesini kurmalarıyla birlikte gerilemeye başlamıştı. Kıbrıs, Osmanlı Devleti tarafından fethedildikten sonra Ortodoks başpiskoposlar Kıbrıs adasında yaşayan Ortodoksların hem ruhanî hem de siyasî lideri konumuna getirilmiştir. Başpiskoposlar kendi halkı ve papazları tarafından seçilerek Kıbrıs muhassılı tarafından İstanbul’a bildirilmektedir. Merkez, kendisine önerilen papazları, miri pişkeşi vermeleri şartıyla kabul etmektedir. Ortodoks Rum toplumu adlî, hukukî ve malî işlerini görmek için temsiliyet yetkisini, muhtariyet esaslarına göre ruhbanlar tarafından seçilen başpiskopos ve onun gösterdiği adaylar arasından seçilen saray tercümanı aracılığıyla kullanmaktaydı. Kıbrıs’ın merkezi Lefkoşa’da kalan başpiskoposlar, Baf, Tuzla ve Girne kazalarında bulundurdukları metropolitler ile diğer kazalarda, nahiyelerde, köylerde ve mahallelerde bulunan papazlar aracılığıyla reayayı istedikleri gibi organize etmektedirler.
Kıbrıs adasındaki Ortodoksların bir diğer temsilcisi ise, muhassılların sarayında görev yapan saray tercümanlarıdır (dragoman). Muhassılların yanında sarraflık ve yazıcılık yapan bu kişilerin görevleri arasında, para çeşitlerinin değerini bilip ona göre vergi tahsil etmek ve muhasıllar tarafından merkez Lefkoşa dışındaki kazalara gönderilecek olan belgelerin Rumî hattıyla yazmak sayılabilir. Adada göreve getirilen tercümanların resmî atanmaları merkezden yapılmaktadır.
Kıbrıs Ermenilerinin tarihsel varlığı Bizans dönemine kadar geriye gitmektedir. Kıbrıs Ermenilerinin kökeni Kilikya, Suriye ve İran Ermenilerine dayanmaktaydı. Lusignanlar devrinde Lefkoşa’da bir Ermeni Mahallesi bulunmaktaydı. 1572 sayımına göre, Kıbrıs’ın başkenti olan Lefkoşa’da 8 mahalle bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de Ermenilere aittir. Yine aynı sayım sonuçlarına göre, Lefkoşa’daki Ermeni nüfusu, Lefkoşa nüfusunun sadece %8’ini oluşturmaktadır. Osmanlı döneminde Kıbrıs adasında yaşayan Ermeni toplumunun liderleri olan murahhassalar İstanbul’daki Ermeni patrikliğine bağlıdırlar. Ermenilerin, Lefkoşa kazasında yoğun olarak Meryem Ana adlı kiliselerinin bulunduğu Karamanî-zâde Mahallesinin yanında, başta Ermeniyan Mahallesi olmak üzere Lefkoşa’nın diğer bölgelerinde de yaşadıkları mahkeme kayıtlarından öğrenilmektedir. Ermenilerin Kıbrıs adasındaki bir diğer dini yapıları ise Girne kazasındaki Megara (Saint Makar/Sourp Magar) Manastırı’dır. Kıbrıs’ta bulunan Ermeniler ticaretle özellikle de ipek ticaretiyle uğraşmaktaydılar.
Osmanlı idaresi öncesinde Kıbrıs adasında yaşayan Yahudi cemaati Osmanlı döneminde de varlığını sürdürmüştür. Kıbrıs adası Osmanlılar tarafından fethedildiğinde Yahudiler, toplu halde Mağusa kentinde bir mahallede yaşamaktaydılar. 1577’de Kıbrıs’ın ticarî hayatını canlandırabilmek için Safed şehrinden bir miktar Yahudi getirilmek istenmesine rağmen Yahudiler daha sonraki yıllarda adaya yerleştirilebilecektir. Osmanlı devrinde Yahudiler Mağusa’nın yanı sıra Lefkoşa şehri ile Hırsofu, Lefke ve Girne köylerinde yaşamışlardır. Yahudilerin Kıbrıs’a göç etmeleri ve adanın ekonomik hayatını canlandırmaları için yapılan her türlü teşviğe rağmen adaya yerleşmek istememişlerdir.
Kıbrıs’ta yaşayan Hıristiyan topluluklardan biri de Arap asıllı Maronitlerdir. Kıbrıs adasında Maronit olarak adlandırılan topluluğun gerçek ismi Maruni’dir. İlk Maronitlerin Kudüs Haçlı kralının Beyrut’u alması üzerine adaya göç ederek yerleştikleri söylenmektedir. Kıbrıs’ı ziyaret eden batılı seyyahlardan Dandini ise, Kıbrıs’ta bulunan Maronitlerin Lübnan bölgesinden Kıbrıs’a geldiklerini doğrulamakta, Lefkoşa’da bir kiliseleri ve adanın çeşitli bölgelerinde toplam 19 köy veya çiftlikleri bulunduğunu bildirmektedir.
Kıbrıs adasında kendilerine çeşitli ayrıcalıklar tanınan bir başka sınıf ise, Tuzla kazasında yaşamalarına izin verilen konsoloslardır. Osmanlı Devleti konsoloslara imparatorluğun her yerinde olduğu gibi Kıbrıs’ta da çok geniş haklar tanımıştır. Osmanlı Devleti, yabancı devletlerin konsoloslarını Tuzla kazasında toplayarak hem onların güvenliklerini daha kolay sağlamayı hem de adadaki ticareti denetim altında tutmayı amaçlamıştır. Kıbrıs’taki Osmanlı idarecilerinin konsolosları otorite altına alması veya denetlemesi olanaksız denecek kadar zordu. İstanbul’daki elçilerine bağlı olan konsolosların göreve atanmaları veya görevden alınmaları her zaman İstanbul’daki elçilerinin padişaha sunacağı dilekçeyle gerçekleşmektedir. 18. yüzyılda Kıbrıs adasında bulunan İngiliz ve Fransız konsolosları, bankerlik yapma ve faizle borç para verme hakkı da elde etmişlerdi.
Belgelerden anlaşıldığına göre, Kıbrıs’ta ilk konsolosluk açan devletler, Akdeniz ticaretinde etkin olan Fransa, İngiltere, Venedik, Flemenk (Nederlande/Hollanda) ve Ceneviz devletleridir. Osmanlı idaresinde Kıbrıs’ta Fransa (France), İngiltere, Hollanda(Nederlande/Flemenk), Venedik Cumhuriyeti, Ceneviz Cumhuriyeti, Roma İmparatoru (Nemçe/Avusturya-Macaristan), İsveç (İsveç-Norveç), Sicilyateyn Krallığı (Sicilya ve Analpa-Napoli), Dubrovnik Cumhuriyeti (Ragusa), Danimarka, Rusya, İspanya Krallığı, Prusya, Cezair-i Seba Cumhuriyeti, Sardunya, Belçika, Yunanistan, Amerika ve İtalya’nın konsolos veya konsolos vekiline rastlanmaktadır.
* Prof. Dr. Ali Efdal Özkul’un aynı başlıklı makalesinden alınmıştır.