Cumhurbaşkanı Akıncı’dan Azerbaycan’a dayanışma mesajı
28 Eylül, 2020Okullar kademeli olarak açılıyor, karantina uygulaması 1 Kasım’a kadar uzatıldı
30 Eylül, 2020Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gelin hep beraber Akdeniz’i tekrar bir barış havzasına çevirelim, gelin yeni husumetlerle Akdeniz’in ak sularını kirletmeyelim. Gelin enerjiyi çatışmanın değil, işbirliğinin vesilesi kılalım” dedi.
Erdoğan, TBMM Başkanlığının katkılarıyla İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi tarafından düzenlenen, Tarih, Siyaset ve Ülkelerarası İlişkiler Bakımından “Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz Sempozyumu”nda yaptığı konuşmada, “19. yüzyılın sömürge paylaşım masalarını andıran suni projelerle saçma haritalarla Akdeniz’e barış ve istikrar gelmeyeceğini artık herkes görüp kabul etmelidir.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsviçre Bürgenstock’ta yapılan Kıbrıs görüşmelerinde yaşananları da anlatarak, şunları kaydetti:
“O zamanlar tabii Kofi Annan sağ idi. Çalışmalarımızı geceli gündüzlü orada yaptık ve bu çalışmalardan sonra masaya oturuyoruz ve Güney Kıbrıs tarafı, ‘Biz çekiliyoruz.’ dediler. Kofi Annan dedi ki ‘Benim sözüm var. Erdoğan’a ben birkaç kez (Bu işi yapmak için gayret ettim başaramadım. Tekrar bu işe girmek istemiyorum.) dedim. Erdoğan da bana, (Masadan kalkan Türkler olmayacak.) dedi. Ben de kendilerine söz verdim. Tekrar bu sözden dönemem. Bu iş bu akşam burada bitecek.’ dedi. Bu kadar ısrarlı olunca Kofi Annan, bu defa onlar da artık geri adım atamadılar. Ama ne oldu? Tabii referandum var haftasında, referanduma gidildiğinde bu defa Türkiye tarafı bu işe yüzde 65 ‘Evet’ derken, Güney Kıbrıs tarafı yüzde 75 ‘Hayır’ dedi ve buna rağmen Güney Kıbrıs Avrupa Birliğine kabul edildi. Burada bir de bir söz vardı. O da ‘İdari ve mali bütün sorumluluklar Avrupa Birliği tarafından yerine getirilecektir.’ dendi. Kuzey Kıbrıs’a karşı bunlar da yerine getirilmedi. O zamanlar komisyon içinde olan Alman Verheugen birçok kez Türkiye’deki üniversitelerde verdiği konferansta da bunları hep anlatmıştır. Türkiye’nin haklılığını anlatmıştır. Bunlar her zaman yalandan yana olmuşlardır. Dürüst davranmamışlardır. Bundan sonra da dürüst davranmayacaklardır. Çünkü bu bir karakter meselesi.”
Erdoğan, Kıbrıs meselesi Türkiye ile Yunanistan bağlamında tartışılsa da meselenin temelinde Yunanistan ve Rum yönetiminin 2003’ten bu yana devam eden “haksız ve maksimalist deniz sınırı iddiaları” olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
“Kıbrıs meselesi çözülmeden, Avrupa Birliği’ne üye yapılan Rum kesimi Kıbrıs Türkeri’ni yok sayarak, 2003’te Mısır ile 2007’de, Lübnan ile 2010’da İsrail ile anlaşmalar imzalamıştır. Rumlar kanunla da yetinmemiş, 2007 yılında ruhsat sahaları belirlemiş, uluslararası ihaleler açmış ve 2011 yılında ilk sondajı gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkeri’nin bu süreçte gösterdiği iyi niyetli çabalara gereken önem verilmedi. Özellikle Avrupa Birliği, diplomasi fırsatlarını değerlendirmediği gibi Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin şımarıklıklarına boyun eğdi. Avrupa Dayanışması adı altında uluslararası hukuk ayaklar altına alındı. Bu tablo karşısında biz de 2018 yılından itibaren kendi yolumuzda ilerlemeye başladık. Özellikle Libya ile imzaladığımız Deniz Yetki Alanı Sınırlandırma Anlaşması ile ülkemizin ve Libya’nın Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini koruduk. Uluslararası Deniz Hukuku açısından ülkemizin elini daha da güçlendirdik.”
Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasının ilkinin iki temel üzerinde yükseldiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
“İlki deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka uygun olarak, hakça ve adil biçimde sınırlandırılarak kıta sahanlığımızdaki egemenlik haklarımızın korunmasıdır. İkincisi ise Kıbrıs Türkeri’nin Ada’nın eşit ortağı olarak hidrokarbon kaynakları üzerindeki hak ve çıkarlarının garanti altına alınmasıdır. Kimsenin hakkında gözümüz olmadığı gibi kimseye de hakkımızı yedirtmeyiz. Anlaşmazlıkların diyalogla uluslararası hukuk temelinde ve hakkaniyete uygun biçimde çözümü öncelikli tercihimizdir. Bu amaçla Yunanistan ile özellikle ön şartsız olarak diyaloğa hazır olduğumuzu vurguladık. Ayrıca tüm bölge insanlarının, tüm bölge ülkelerinin haklarının göz önünde bulundurulduğu, içinde Kıbrıs Türkeri’nin de yer aldığı bir konferans düzenlenmesini teklif ettik. Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Türkleri dahil tüm tarafları bir araya getirecek bir Enerji ve İşbirliği Forumu kurulmasının da yararlı olacağına inanıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs meselesinde hem uluslararası hukuk hem de deniz hukuku açısından haklı olmanın getirdiği özgüven ile hareket ettiklerini dile getirerek, şunları söyledi:
“Yunanistan’ın ve Rum Kesimi’nin kışkırtmaları karşısında itidalli tavrımızdan taviz vermedik. Doğu Akdeniz’de tehdit, baskı ve şantaj diline boyun eğmeyeceğimizi tüm dünyaya ilan ettik. Ülkemizi denizden kuşatmaya dönük hamlelerin hepsi boşa çıkmıştır. Türkiye kendi haklarıyla beraber Kıbrıs Türkeri’nin hakkını sonuna kadar savunacağını açık ve net ortaya koymuştur. Son günlerde özellikle ivme kazanan diplomatik çabaların gerisinde ülkemizin sergilediği bu kararlı duruşun çok büyük payı vardır. Diplomasi ve müzakere asla bir zayıflık emaresi değildir. Bilakis diplomasi, ortak faydaya ulaşabileceğimiz en kestirme yoldur. Başta Yunanistan olmak üzere, Akdeniz’den komşumuz olan tüm ülkeleri Doğu Akdeniz meselesini sıfır toplamlı bir oyun olarak görmekten vazgeçmeye davet ediyorum.”